Öğrenciler, oyuncu Ercan Kesal ile röportaj yaptı

Cengiz Aytmatov Sosyal Bilimler Lisesi'nin okul gazetesi ikinci sayısında yayınladığı haber... 'Kendimizi mutlu ve ümitli hissedecegimiz bir dünya hayal ettik.' URLADAM

Öğrenciler, oyuncu Ercan Kesal ile röportaj yaptı

Türk sineması ve Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan, aynı zamanda tıp doktoru kimliğiyle de tanınan Ercan Kesal ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Bu söyleşide, Kesal’ın kariyer yolculuğundan, oyunculuk ve yazarlık serüvenine, hayata ve sanata dair bakış açılarına kadar pek çok konuya değindik. İyi okumalar!

1)    Ülkemizde tanınan ve sevilen bir tiyatro sanatçısı olarak, tiyatroya olan ilginiz ilk nasıl ortaya çıktı? Sahneye adım atmaya nasıl karar verdiniz?
Soruyu düzelterek başlamalıyım belki: Ben tiyatro sanatçısı değilim. Uzun yıllar hekim olarak Anadolu’da sağlık ocaklarında ve daha sonra İstanbul’da kendi kurduğum bir özel hastanede çalıştıktan sonra 48 yaşında kamera önü oyunculuğa başlamış birisiyim. Sinemayı hep sevdim elbette, ama aklımdaki yönetmen olmaktı. Yönetmenlik yaptım ama galiba daha çok sinema oyunculuğumla tanınıyorum. Oyunculuğumu keşfeden ve bana bu yolu açanlar Nuri Bilge ve eşim Nazan olmuştur.

2)    Çukur dizisindeki İdris Koçovalı karakteriniz büyük bir izleyici kitlesi tarafından sevildi. Bu karakterin sizin üzerinizde bıraktığı en büyük etki neydi?
Profesyonel bir oyunculuktan gelmediğim ve bu işin tekniğini bilmediğim için oyunculuk tarzımın farklı olduğunu düşünüyorum. Sezilerimle oynuyorum karakteri. Bu yüzden karakter üzerimde bir etki bırakmıyor. Ne yaparsam yapayım ben Dr. Ercan Kesal’ım.

3)    Tıp alanında başarılı bir kariyeriniz varken tiyatro ve sinema gibi bambaşka bir alana yönelmeye nasıl karar verdiniz?
Sadece sinema değil bütün yaratıcı sanat dallarına dair bir ilgim hep vardı zaten. Çok küçük yaşlardan itibaren sürekli okuyan birisiydim. Üniversiteyle birlikte yazdıklarımı yayınlatmaya da başlamıştım. Hekimliğin yanı sıra okumaktan, yazmaktan ve seyretmekten hiç vazgeçmedim. Tüm bunların iyi bir hekim olmama da katkı sağladığını düşünüyorum. Birbirinden ayırt etmiyorum çünkü.

4)    Eşiniz Nazan Kesal ile birlikte tiyatro, müzik, gastronomi, edebiyat gibi çeşitli alanlarda farklı kültürel ve sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapan Urladam’ı kurdunuz. Böyle bir mekânı kurma fikri nasıl şekillendi ve sizi bu projeye yönlendiren neydi? 
Urladam’ı bir çeşit okul gibi düşünüyoruz. Her yaştan, her yaş grubundan insanın, müfredat, sınav ya da diploma gibi dertleri olmadan kendilerini var edecekleri bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Öncelikle içinde kendimizi mutlu ve ümitli hissedeceğimiz bir dünya hayal ettik. Bize iyi gelen başkalarına da iyi gelecektir eminim.

5)    Yazmaya başlama süreciniz nasıldı, sizi yazmaya iten duygu veya olay neydi?
Yazmak eylemi okumakla başlar. Elime alıp okumaya başladığım ilk kitapla birlikte ben de potansiyel bir yazar olmaya başlamıştım aslında. Kitaplar hayal kurmayı öğretir ve okuduklarınızdan sonra artık dünyaya farklı bir yerden bakmaya başlarsınız. Romanlar hikayeler işte bu bakışın kağıda dökülmüş halidir.

Kaynak: Cengiz Aytmatov Sosyal Bilimler Lisesi - Röportaj: Gülfem AKÇA